© WWW.CILDIYEUZMANI.COM Copyright © 2007 [cildiyeuzmani.com]. All rights reserved
Romatolojik Hastalıkların Damar
Tutulumları
Vaskülit romatizmal hastalıkların bir bulgusu olabilir. Küçük
damar vaskülitlerinde ve özellikle romatolojik hastalıklarında
görülen tırnak yatağında ve parmak ucunda ağrısız, küçük,
kırmızı-kahverengi cilt dokusu ölümleri, bazen mor lekelerle
birlikte seyreden kurdeşen tarzı lezyonlar veya sıvı
toplamaları görülebilir. Sinirleri besleyen damarlarının
tutulmasıyla düzensiz, yama tarzında sinir duyu bozuklukları
görülebilir ya da PAN diğer sinirsel bozukluklar eşlik edebilir.
Ölüm oranı yüksektir. Yıkıcı bir eklem inflamasyonu eşlik
edebilir. Ayak yaraları olabilir. Romatizmal noduller, basınç
alanlarına yerleşen sert şişliklerdir. IgM birikimi görülür.
Pyoderma gangrenozum
Deride doku ölümü yapan, mikrobik olmayan yaralara sebep
olur. Hastalığın defektif bir savunma sisteminden
kaynaklandığı söylenmektedir. Hastaların %50’sinde deri
dışında da hastalığın eşlik ettiği bilinmektedir.
Deriye iğne batırıldığında Behçet hastalığında olduğu gibi yeni
lezyon çıkışı olur. Nadir görülen bir hastalık olan pyoderma
gangrenozumun ensık görülen formu ülsere formudur ve
ensık bacakları etkilemektedir. Hassas eritemli bir şişlik
üzerinde merkezde beliren morluğu yara haline geldiği ülsere
formu ya da akneye, benzeyen vezikülopüstül formasyonu
görülür. Bazen bu iki tablo birbirini takip ederek ortaya
çıkabilir. Vücudun herhangi bir yerinde oluşan lezyonlar hızla
ülsere olup, uzun bir dönem ağrısız bir şekilde kalırlar.
Önceleri çevresinde kırmızı bir bölge görülür. Düzensiz, bir
yara izi bırakarak iyileşirler. Sıklıkla bacaklara, kalça ve yüze
yerleşirler. Dudaklarda ve ağız içinde, göz kapağında ve gözde
yaralar gelişebilir. Deriye verilen bir hasar sonucu vakaların
% 20’ sinde bu bölgede yeni lezyon gelişimi olur. Pyoderma
gangrenozum; başlıca ülseratif kolite, Crohn hastalığına,
romatoid arterite, Behçet hastalığına eşlik edebilmektedir. En
kritik nokta tedaviden önce, Clostridium welchii
enfeksiyonunu ekarte etmektedir. Tedavide enfeksiyonu
ekarte ettikten sonra ilk seçenek ağızdan steroid verilir. Diğer
tedavi seçenekleri salazopirin, sulfapiridin, sitotoksik tedaviler,
anti- bakteriyel tedaviler, potasyum iyodür pentoksifilin,
antiprostaglandinler, intralezyonel triamsinolon tedavisi,
hiperbarik oksijen tedavisi, IVIG, Minosiklin, klofazimindir.
Akut Febril Nötrofilik Dermatoz
(Sweet Sendromu)
Kol ve bacaklarda, yüzde veya boyunda ortaya çıkan, bir
veya daha fazla sayıda, kırmızı mor ağrılı lezyonlardır.
Özellikle orta yaşlı bayanlarda görülür. Hastalığa ateş, eşlik
eder. Enfeksiyonları yada kanser hastalıklarını takiben
gelişebilir. Klinik bulgularında hastalığın aktivasyonuyla
birlikte yüksek ateş, görülür. Döküntüler, düzensiz, önkol ve
boyunda görülen koyu kırmızı-mor renkli lezyonlardan oluşur.
Lezyonlar ortaya çıktıktan sonra büyüme gösterip iki hafta
veya daha fazla süre kalabilirler. Lezyonlar merkezden solma
gösterip halka şeklini alabilir. Eklem ağrısı ve göz zarı
inflamasyonu diğer bulgularıdır. Çoğunlukla 40-50 yaş
arasında erkelere göre 5 kat daha fazla görülse de
bebeklerde de görülebilmektedir. Tedavide steroidler birkaç
hafta süreyle kullanılmalıdır. Bir çalışamada potasyum iyodür
etkili bulunmuştur. Antibiyotik tedavisi ise etkisiz
saptanmıştır.
Lokalize kutanöz vaskülitler
Sistemik tutulumun eşlik etmediği bölgesel deri
vaskülitlerinin başlıcaları; eritema elevatum duitinum ve
granüloma fasiyaledir.
•
Eritema elevatum duitinum; Kronik, simetrik,
ellerin dış yüzüne ve eklemlerin dış yüzlerinde görülen
kırmızı–mor renkli küçük çaplı, yuvarlak lezyonlardır.
Streptokoklar vea Escherichia coli gibi mikroorganizmalar
suçlanmaktadır. Kanda anormal serum proteinleri İgA ve İgD
olarak saptanmıştır. Lezyonlar ellerin dorsal yüzünde, nadiren
dizlerin ekstensör yüzlerinde, omuzlarda, ayak ve el bilekleri
çevresinde simetrik olarak kabarıklıklar olarak başlar.
Düzensiz sınırlı bazen harita şeklinde veya halka şeklinde
olurlar. Başlangıçta yumuşak olan lezyon zamanla sert bir
form kazanır. Lezyonlar yara izi olmadan koyu bir leke
bırakarak iyileşir. Eklem ağrısı hastalığa eşlik edebilir. Soğuğa
maruziyetle ağrı ve yanma hissi görülebilir, lezyonlar
akşamları kötüleşip, ılık ortamlarda daha çabuk iyileşme
gösterirler. Hastalık 25 yıl gibi uzun yıllar devam edip spontan
olarak gerileyebilir(1). Bazı vakalarda dapsone dramatik bir
iyileşme sağlar.
•
Ellerin püstüler vasküliti; Ellerin dış yüzüne
yerleşen püstüller lezyonlarla karakterizedir. Sweet
sendromunun local tipi gibidir. Başlangıçta enfeksiyon gibi
değerlendirilip sıklıkla antibiyotik verilir. Barsak hastalıklarıyla
ve idrar yolu enfeksiyonlarıyla birlikte olabilir. Steroidlerle
tedavi edilmektedir.
•
Granüloma fasiyale; Benign ve kronik seyirli, bir
tablodur. Lezyonlar burna, alna ve yanaklara yerleşir.
Yumuşak, keskin sınırlı, normal deri renginden mora kadar
değişen renklerde görülür. Kıl köklerinin ağızları belirgindir,
ince damar görünümleri olabilir. Bazı hastalar kaşıntıdan,
yanma hissinden ve hassasiyetten yakınsa da hastalık çoğu
zaman belirtisizdir. Yüz dışında sırtta görülebilir. Granüloma
fasiyale lezyonları yavaş büyüme göstererek uzun bir seyirle
yıllarca devam edebilir. Lezyon içine steroid veya kriyoterapi
ilk seçenek tedavilerdir. Dapsone tedavisi, cerrahi eksizyon
tercih edilebilir.
Livedoid vaskülit
Yaz ülserasyonlu livedo retikülaris, olarak tanımlansa da
aslında livedo racemosa formudur. Atrofi Blanche hastalığın
diğer isimleridir. Damarlardaki tıkanma veya hasara bağlı
olarak bacaklarda mor ağsı görüntü mevcuttur yaz aylarında
ayak ve ayak bileklerinin tutulması ile birlikte çok ağrılı
yaralarların ortaya çıktığı bir tablodur. Lezyonlar yerinde
beyaz, atrophie blanche (beyaz atrofi) olarak adlandırılan
izler bırakırak iyileşir. Hastalık sıklıkla sistemik lupus
eritematozusa (LAC, lupus antikoagulan antikorları) ve
antifosfolipid sendromuna (ACA antikardiolipin antikorları)
eşlik eder. Tedavide antikoagülanlar, trombosit inhibitörleri,
pentoksifilin veya immunsupresifler denenebilir ancak ne
yazık ki çok etkili tek bir tedavi yoktur.
Mikroskobik polianjit
Mikroskopik polianjiitde (MPA) küçük damarlar tutulur.
Klasik periarteritis nodoza (PAN)’daki bulgulara ek olarak
böbrek tutulumu görülür ve hızla böbrek yetmezliğine
gidebilir.
Poliarteritis Nodoza
Periarteritis nodoza olarak da bilinen küçük ve orta boy
arterleri tutan sıklıkla yanlış tanı alan bir hastalıktır. Tutulan
damarların seyri boyunca birçok nodül (sert şişlik)
bulunmasından dolayı bu isim verilmiştir.Deride bir çok
vaskulitte oluşabilen palpabl purpurayla (el ile hissedilebilir
ufak mor lekeler) karşımıza çıkabilir. Daha tipik olan deri
tutulumu büyük damarların tutulmasıyla ortaya çıkan; büyük
şişlikler , parmak yaraları, parmak gangreni veya livedo
retikülarisin eşlik ettiği yaralar olan nodullerdir. Ateş, kas
güçsüzlüğü, kilo kaybı görülebilir. Hastalık tüm atardamarları
dolayısıyla tüm sistemleri etkiler. Sistemik tutulum öncelikli
olarak böbrekleri ve kalpdamar sistemini etkiler. Kilo kaybı,
sinir bozuklukları, kas bulguları, göz, sindirim sistemi
bulguları, görülebilir.
Granülomatöz vaskülitler
Sistemik granülomatöz vaskülitler; granülom formasyonu ve
akciğer tutulumuyla seyreden bir grup hastalıktır. Wegener
granülomatozis, üst ve alt solunum yollarını, böbrekleri tutar.
Churg ve Strauss hastalığı (allerjik granülomatozis), astımı
takiben ortaya çıkar hastalıkta eosinofili görülür. Sıklıkla kalbi
etkiler. Lenfomatoid granülomatozis deri ve santral sinir
sistemi tutulumuyla seyreden akciğerleri de etkileyebilen bir
hastalıktır. Eklemler kalp ve göz bulguları olabilir. Cilt
tutulumu hastaların yarısında görülür. Mor lekeler en sık
görülen bulguyu oluşturur ve genellikle alt ekstremitelerdedir.
Wegener granülomatozlu hastalarada, antinötrofil sitoplazmik
antikorlar (ANCA) tanı ve tedavinin takibi açısından önem
taşır. Churg-Strause sendromu için ise özel bir laboratuar
testi yoktur. Kanda alerji hücresi olan eozinofillerin artması
en tipik bulgudur.
Kawasaki Hastalığı
(Mukokutanöz lenf nodu sendromu) Çoğunlukla çocuklarda
görülen ve nedeni bilinmeyen bir hastalıktır. Bazı virusler
bakteriler ve onların toksinleri suçlanmaktadır. 2020 yılında
pandemi sırasında çok sayıda COVID-19 hastasında
görülmüştür. Tanıda ateş, çift taraflı göz enfeksiyonu,
ağıziçinde lezyonlar, kol ve bacaklarda kızarıklık, şişlikler,
tırnak kenarlarında dökülme, değişik formlarda deri
döküntüleri, çift taraflı boyun lenf bezi şişlikleri önemlidir.
Hiçbir laboratuvar bulgusu tanı kriterleri arasında yoktur.
Akut hastalıkta yüksek doz aspirin kullanılır. Koroner
anevrizmalı hastalarda düşük doz aspirin verilir.
Kortikosteroidler zararlı olabilir ve akut hastalıkta
verilmemelidir. Akut hastalık esnasında yüksek doz damariçi
gamma globulinin verilmesi koroner damar tutulmasını
azaltabilir. Savunma sistemi baskılayıcı bazı ilaçlar
denenebilir.
Temporal Arterit (Dev hücre
arteriti)
Baş ve boyundaki orta ve büyük boy arterleri tutan
granülomatöz arteritidir. Hastaların %80’i 70 yaş üzeridir.
Amerika ve İskandinav ülkelerinde çok görülür. Nedeni
bilinmemektedir. Ateş, şiddetli baş ağrısı, eklem ağrıları,
kansızlık, genel bulgulardır. Göz atardamarının tutulumu
nedeniyle görme kaybı gelişebilir. En klasik deri lezyonu saçlı
deride şişlik ve/veya yaralardır.
Takayasu Arteriti
Aort (ana atardamar) ve dallarını etkileyen damar
tutulumudur. Akciğer arteri tutulumu hastaların yarısında
mevcuttur, akciğer hipertansiyona neden olur.Çoğunlukla 40
Yaşından daha genç kadınlarda görülür. Çoğu hasta Asya ve
Afrika’dan olsa da, dünyanın her yanında görülebilir. Bu
hastaların büyük kısmında verem deri testi pozitif
bulunmuştur. Deri lezyonu palpabl purpura, yaralar ve
pyoderma gangrenozum benzeri lezyonlar olabilir .
Behçet hastalığı
1937 yılında ilk kez Hulusi Behçet tarafından tanımlandı.
Ağıziçinde ve genital bölgede yaralar göz tutulumu ve akne
benzeri cilt lezyonları vardır. Birçok sistemi tutan, nedeni
bilinmeyen, kronik seyirli, çoğunlukla 20 li 30 lu yaşlarda
görülen büyük ve küçük damar inflamasyonudır. Diğer
vaskülitlerden farklı olarak daha çok ven tutulumu görülür.
Behçet hastalığı alevlenme ve düzelme dönemleri gösterir ve
şiddeti zamanla azalır. Tedavide Kolşisin, prednizolon,
azotiyopirin ,siklofosfamit, siklosporin A ve antitrombosit
ajanlar kullanılır.
Buerger Hastalığı
Diğer ismi “thromboangiitis obliterans”, genellikle 20 ile 40
yaşlarında başlayan kol ve bacaklardaki orta ve küçük çaplı
atardamar ve toplardamarların sigaraya bağlı olarak gelişen
tıkayıcı hastalığıdır. Kan damarlarında inflamasyon vardır. El
ve kolların tutulmuş olması yada gezici damar enfeksiyonu,
tipiktir. Ellerde kollarda bacakta ayakta ağrı ve uç bölgelerde
yaralar vardır. Genelde parmaklarda basit nedenlerle
başlayan ağrı, hastalık ilerledikçe, yürüdükçe artan istirahatle
azalan bacak ağrılarına döner ve bir türlü iyi olmayan çok
ağrılı yara iltihaplanır veya kangren ortaya çıkar. Sigara içimi
ile kesin bir bağlantısı mevcuttur . Hasta gangren olmadan
sigarayı bırakırsa, çoğunlukla uzuv kaybı olmaz. Hastalığı
durdurmak için tek yol sigarayı bırakmaktır. Sigara
bırakılmadan yapılan tüm tedaviler başarısız olacaktır.
Damar içine Prostoglandin verilmesi maksimum damar
genişlemesi oluşturur ve pıhtılaşmayı engeller ancak etkisi
tartışmalıdır. Damar içine "strepto-kinase" verilmesi
gerekebilir. Sempatektomi gibi ameliyatların, uzuv kaybını
önlemedeki rolü yeterince belirgin değildir. En önemli
mücadele geçmeyen ağrıya karşıdır. Epidural anestezi hızlı bir
rahatlama sağlar. Hiperbarik O2 tedavisi de ağrıyı azaltır ve
yaraların iyileşmesini hızlandırır.
Kutanöz vaskülit
Kutanöz (cilt) vaskülitler, kabul edilmiş bir
sınıflandırması olmayan, dermatolojinin halen tam
olarak anlaşılamamış bir konusudur. İzole deri
purpurası şeklinde seyreden ve kutanöz
lökositoklastik vaskülit olarak adlandırılan bir
tablodur. Önerilen tedavi protokolleri daha çok
klinik tecrübelerden kaynaklanmaktadır. Görülen
belirti yarısından fazlasında palpabl purpuradır (hafif
kabarık mor lekeler ). Bunun dışında başka şekillerde
de görülebilir. Hastalığa iç organ tutulumu eşlik
edebilir. Hastalığın sıklığı erkek ve kadınlarda eşittir.
Nedenler, enfeksiyonlara bağlı olabilir, ilaçlar, anormal
proteinler, eşlik eden sistemik hastalıklar olabilir. En
sık sebep ilaca bağlı vaskülitlerdir. Vaskülitli
hastaların üçte biriyle yarısında bir neden
saptanamaz . Kol ve bacaklar en sık tutulan
alanlardır. Ataklardan önce veya ataklar sırasında
ateş, eklem ağrısı, mide barsak sistemi semptomları
olabilir. Hafif ve kronik seyirli tekrarlayan, baş ağrısı
ve halsizlikle başlayabilir. Her bir lezyon 24 saaten
fazla devam etmektedir. Lezyonlarda hassiyet ve
yanma hissi mevcuttur.
Dermatoloji Uzmanlarıın vaskülitli bir hastada en çok
anlamaya çalıştığı konu hastalığa sistemik
tutulumun eşlik edip etmediğidir. Amerika’ dan
yapılan 82 vakalık bir çalışmada sistemik tutulum
%50 oranında saptanmıştır. Böbrek tutulum %30-60
arasında değişmektedir. Eklemler, sindirim sistemi,
merkezi sinir sistemi etkilenebilir. Akciğerler tutulumu
seyrek değildir; fakat saptanamayabilir. Bu
hastalarda sistemik tutulumun varlığı hastalığın
gidişatı açısından değer taşır.
Henoch-Schönlein purpurası
Çocukluk döneminde en sık görülen lökositoklastik
vaskülit olan Henoch- Schönlein Purpurası (HSP) alt
ekstremite ve kalçada kabarık kırmızı mor döküntüye
eşlik eden eklem inflamasyonu, sindirim sistemi
semptomları veya her iki tabloyla karşımıza çıkar.
Fakat diğer vaskülitlerden ayırmak için kesin
karakteristik bir kriteri yoktur. Öncelikle deri,
gastrointestinal sistem, eklem ve böbreğin küçük kan
damarlarını tutan, daha az olarak da diğer sistem
bulguları gösterebilir. Önemli bir komplikasyonu olan
böbrek tutulumu bu hastalığa ayrı bir önem vermeyi
gerektirir. Artmış kan İgA düzeyi ve İgA’ nın deride
birikimi tanısaldır. Her iki cins arasında eşit sıklıkta
görüldüğü bildirilmiştir. Hastalık her yaşta görülebilse
de 4-7 yaş arasında pik yapmaktadır. Erkek
çocuklarda daha sıktır. Üst yolu enfeksiyon
ajanlarından virüsler, ilaç ve besinlere karşı gelişmiş
aşırı duyarlılık etyolojide önem taşımaktadır. Klinik
bulgular Başağrısı, iştahsızlık ateş ardından akut
başlangıçlı eklem ağrısı, karın ağrısı ve döküntüler,
görülür. Kolların dış yüzü, kalça ve yüz döküntünün
sevdiği alanlandır. Nadiren ağız içi tutulabilir. döküntü
kırmızı lekelerle başlayıp kabarıklıklara dönüşmesi ve
morarması ile devam eder. Morluklar tek klinik bulgu
olabilir ve trombosit sayısı normal olan bir çocukta
ortaya çıktığında HSP tanısından şüphelenilmelidir.
Cillte kanlı su toplamaları görülebilir. Saçlı deride,
ellerde, ayaklarda, göz çevresinde ödem görülebilir.
Çocuklarda ödemli alanlarda hassasiyet ve morarma
olabilir. Karın ağrısı hastaların 2/3 ‘nde 2 yaşın
üzerindeki vakalarda değişen şiddetlerde karşımıza
çıkar. Kanlı kusma ve kanlı gaita eşlik edebilir. Birçok
eklem ağrısı vakaların çoğunda görülebilir. Ayak
bilekleri, dizler, omuzlar, ellerin küçük eklemleri,
bilekler sık tutulan eklemlerdir. Eklem inflamasyonu
gezici ve tekrarlayıcıdır. Nadiren akciğerlerde
kanama görülebilir ve öldürücüdür. Böbrek
tutulumu en ciddi bulgusudur. Hastalığın prognozunu
belirler. Idrarda kan ve protein bulunur. Vakaların
çoğunda tutulum geçicidir fakat kronikleşme riski
nedeniyle 5 yıllık izlem süresi gerekmektedir.
Hastalığın seyri ve prognozu Belirtiler 3-6 hafta sürer,
tekrarlar sıktır, hastaların yarısında görülür, yıllar
boyunca devam edebilir. Gidişatı böbrek tutulumunun
derecesi ve şiddeti belirler. Yaşla, bakteriyel
enfeksiyonlarla, görülme tipiyle ve tekrarlama sıklığı
ile ilgisi yoktur.
Hipersensitivite Anjiti
(lokositoklastik vaskulit)
Akut nekrotizan(hücre ölümüne neden olan)
vaskülitin kalbi, akciğerleri, böbrekleri, dalağı ve
diğer organları tutabilen formudur. Ölümcül seyirli
komplike bir vaskülitdir. Dokuların kanamasına ve
ölmesine veya yaygın damar içi pıhtılaşmaya neden
olabilir. Poliarteritis nodoza (PAN) denen bir damar
inflamasyonuna çok benzer ve sık olarak da birlikte
görülür. İkisinin ayrımı büyük atadamar tutulumu ve
akciğer damarı tutulumu varlığına göre yapılır.
Şiddetli böbrek akciğer tutulumu yapar. Sindirim
sistemini nadiren tutar. Deri tutulumu, jeneralize
damar hastalığın sadece bir bulgusudur. Atak günler
veya aylar sürebilir. Hipertansiyona ve enfeksiyona
bağlı ölüm görülebilir. Enfeksiyon ya da enfeksiyon
tedavisinde kullanılan ilaçlar bazen durumu
kötüleştirebilir. Altta yatan bir kanser hastalığı
tetikleyebilir. Steroid tedavisi erken dönemde ve
yeterli dozda başlanmalıdır
Kutanöz vaskülitin nodüler
formları (pannikülitler)
Genç ve orta yaşlı bayanlarda primer olarak bacakları
etkileyen sert şişliklerle ve bazen yaralarla karakterize
karışık bir grup hastalıktır. Kadınların alt
ekstremitelerinde ortaya çıkabilir. Daha önceki
travmalar, iz bırakan bir patoloji ve daha önce
geçirilmiş bir Noduler vaskülit kan akımı dengesizliği
yaratabilir. Kadınlar sıklıkla etkilenirler. Dolaşım
bozukluğu, daha önce geçirilmiş toplardamar
enfeksiyonu ve soğuk , noduler vaskülite yatkınlık
yaratır hastalığın şiddetini etkiler. Hastalık, 30-60 yaş
arası genç kadınları etkilemektedir. Alt ekstremitelerin
özellikle dış arka kısımları, kalça bölgesi, kollar
tutulabilmektedir. Görülmekten çok dokunarak
tanınırlar. Lezyonlar hassas ve ağrılı olabilir.
Lezyonların üzerinde yakacık tarzda kabuklanma,
kama şeklinde yaralar görülebilir. Yara gelişmezse 2-6
hafta içinde daha uzun bir sürede kaybolacak sert bir
şişlik bırakarak, iyileşirler. Lezyonların yerinde iz
kalabilir. Yaralar varsa 3-6 haftalık sessiz bir dönemin
ardından hızla iyileşme görülür. Hastaların bir kısmında
geçirilmiş verem hastalığı öyküsü bulunabilir. Tüm
vakalarda gizli bir enfeksiyon odağı aranmalıdır.
Spesifik bir tedavisi yoktur. Enfeksiyon varlığında
antibiyotik tedavisi, anti inflamatuar ajanlar, steroidler,
fibrinolitik tedavi ve potasyum iyodür önerilen tedavi
seçenekleridir.
Nodüllü Livedo (Kutanöz PAN)
Sistemik poliarteritis nodozadan bening sınırlı
davranışlarıyla ayrılır. Tekrarlayan, kronik, ağrılı,
ellemekle sert ve hassas olan ağ şeklinde mor alanların
eşlik ettiği şişliklerle seyreder. Hastalıkta temel olarak
bacaklar etkilenmektedir. Kas ağrısı ve %20 hastada
lokal sinir bozukluğu eşlik edebilir. Boğaz
enfeksiyonlarından sonra, veremden sonra, hepatit B, diş
enfeksiyonlarda ve Crohn hastalığında bildirilmiştir.
Klinik bulgularda ayaklarda, bacaklarda, ön kollarda,
bazen gövdede, yüzde, saçlı deride ve omuzlarda
birkaç adetten sayıları 50 ye kadar varabilen şişlikler
görülür. Şişlikler çapları 0.5- 2 cm arasında değişir.
Lezyonlar direkt bakıdan çok ellenerek saptanır. Renkleri
pembe-kırmızı arasında değişir. Şişlikler semptomsuz
olabildiği gibi ağrılı, hassas olabilir. Kas ağrısı eşlik
edebilir ve sıklıkla geceleri semptom verir. Şişlikler damar
boyunca olabilir. Hastalıktan önce livedo retikülaris
görülebilir ya da şişliklerle birlikte ya da şişliklerden
sonra ortaya çıkabilir. Şişlikler bir hafta kadar kalıp
kaybolurlar. Prognozu iyidir, nadiren genel tutulumum
yapar. Atakları aylar bazen yıllar sürebilir
Vaskülitli Hastalarda Yapılan
Tetkikler
Kan Testleri
• Doktorunuz vaskulitten şüphelenirse eritrosit
sedimantasyonunuzu ölçmek için kan testi isteyebilir. Bu
test kırmızı kan hücresi eritrositlerin test tüpü dibine
çökme hızını saptar. Vücutta bir enfeksiyon varsa daha
hızlı çökerler.
• Karaciğer tarafından inflamasyona cevap olarak üretilen
C-reactive protein (CRP),de ölçülebilir .
• Kırmızı kan hücresi ya da trombosit sayısını ölçebilir.
Trombositler yaralandığınızda kan kaybını engelleyen
renksiz kan hücreleridir. Bazı tip vasculitler bunların
sayısını arttırabilir veya azaltabilir.
• Tipik olarak enfeksiyon veya inflamasyonu gösteren
beyaz kan hücresi sayısını ölçebilirler,
• Ek olarak, kanda antinötrofilik sitoplazmik antikor
(ANCAs) ve Romatoid faktör (RF)ve antinükleer antikorlar
(ANA) gibi diğer antikorlar ölçülebilir. ANCA, Wegener's
granulomatozis veya mikroskopik polianjiitis tanısı
konması için gereklidir. RF ve ANA yükselmesi romatoid
artrit veya bağ dokusu hastalıkları ile ilgili olabilir.
Görüntülü yöntemler.
Doktorunuz aort veya dalları gibi büyük arterlerin tutulup
tutulmadığını anlamak için Ultrason, bilgisayarlı tomografi
(CT) ve manyetik resonans (MR) gibi görüntülü tetkikler
isteyebilir. Bazı durumlarda, anjiografi istenebilir. Bu işlem
sırasında,ince bir kamışa benzeyen kateter, büyük
atardamar veya toplardamar içersine sokulur . Özel bir
boya (kontrast madde) kateterden damara verilir.ve
rontgende bu damarların dolması izlenir. Biopsi
Diğer yöntemler değerli bilgiler verse de tanı koymak
için en değerli yöntem biopsidir. Hastadan lokal anestezi
ile çok ufak bir parça alınarak laboratuarda incelenir.
İdrar Testi
Bu test ile idrarda kırmızı kan hücresi veya protein
görülmesi gibi anormallikler sapanması sıklıkla tıbbi bir
problemi gösterir. Eğer böbrekler tutulmuşsa, prognoz
kötüdür.
Malign Atrofik Papülozis: Degos
sendromu
Hastalığın diğer ismi Degos sendromudur. Deriyi ve
bağırsakları bazen diğer organları etkileyebilen porselen
beyazı merkezi hücre ölümü ve lezyon sınırlarında
telenjiektazilerle( ince damar görünümleri) karşımıza
çıkan barsak lezyonlarına bağlı olarak birkaç ay içinde ya
da yıl içinde ölümün görüldüğü bir hastalıktır. Hastalık
genç ve orta yaş erkekleri sever. Erkekleri kadınlara göre
3 kat daha fazla etkiler. Lezyonlar yavaş bir seyirle
belirtisiz olarak ortaya çıkarlar. Lezyonlar ortaya
çıkmadan önce yanma eşlik edebilir. Yüz, avuçiçi ve
ayaktabanı hariç vücudun herhangi bir yerinde lezyonlar
görülebilir. Pembe-kırmızı renkli, kubbe şeklinde olan
boyutları 2-15 mm arasında değişen kabarıklıkların
bazıları aynı yerde uzun süre kalırken, bazıları yerinde
küçük beyaz renkli yara izi bırakarak iyileşir. Lezyonlar
yıllar içinde çıkmaya devam eder Lezyon sayısı
değişkendir. Barsaktaki lezyonlar abdominal kramplara,
bulantıya, yol açabilir. Deri lezyonları görüldükten
yaklaşık üç haftayla üç yıl içinde barsak yakınmaları
kendini gösterir. Beyin damarların tutulmasıyla sinirsel
semptomlar görülebilir. Hastalığın etkili bir tedavisi yoktur.
Vaskülit ve Cilt
Vasküliti tetikleyici ajanlar
İmmünkompleksler
Zararlı antijenlerin (yabancı madde veya bakteri)
dalak ve karaciğerde ortadan kaldırılabilmesi için
savunma hücresi olan makrofajlar tarafından uygun
hale getirilen immünkompleksler, normalde
zararsızdır. Yemeklerden sonra bağırsaklardan emilen
veya egzersiz sırasında salınan normal miktarlarda
antijen sağlıklı insanlarda devamlı kanda bulunan
antikorlarla çözünür formda tutulur ve kırmızı
kürelerle karaciğere taşınır ve karaciğer hücreleri
tarafından temizlenir. Şiddetli enfeksiyonlarda, kanser
nedeniyle hücre yıkımı sırasında, otoimmün
hastalıklarda antikorlar antijenlerle fazla miktarlarda
kompleksler üretirler. Bunları çözünebilir olduğu
sürece zararsızdır. Kompleman sistemlerinin kalıtımsal
defektleri antijenin çökmesine yol açarak, antijene
bağlı hasara neden olur. Bazı immünkompleksler ise
soğukla çökerler.
Bakteriyel Enfeksiyonlar
Bakteriler antijen ya da toksin gibi davranan
ürünleriyle damar duvarında hasara yol açabilirler.
Boğaz enfeksiyonlarını takiben 1-3 hafta içinde
ortaya çıkan vaskülit bakterilere aşırı duyarlılığı
düşündürmektedir. Lökositoklastik vaskülitin özellikle
akut formları bakteriyel enfeksiyonları takip
etmektedir. Vaskülit nedeni olarak suçlanan ufak
enfeksiyonlar veya diş absesi gibi gizli enfeksiyon
odaklarının saptanıp ortadan kaldırılmasıyla
vaskülitin tedavi olduğu görülmektedir. Günlük
hayatımızda diş fırçalama ve bağırsak hareketleri
sırasında meydana gelen geçici olarak kana bakteri
yayılması görülmektedir. Bir enfeksiyon odağı söz
konusu olduğunda enfeksiyonun tedavisiyle
döküntünün kaybolduğu ve tekrar etmediği
gösterilmiştir. Barsak ameliyatlarından sonra
bakterilerin Karaciğer hücreleri tarafından yetersiz
temizlenmesi nedeniyle vaskulit olabileceği
belirtilmektedir. Geçmişte noduler vaskülitte sıkça
verem suçlanmıştır. Gene lepraya bağlı bir vaskülit
olabilir.
Diğer Enfeksiyonlar
Virüsler özellikle immün kompleks oluşumu
yapmadan direkt damar duvarı hasarına yol açarlar.
Grip aşıları Hepatit B, HCV enfeksiyonu , bebekte
HSV, Mikoplazma ve riketsiya vaskulit nedeni
olabilmektedir.
Diğer önemli enfeksiyonlar, cinsel yolla bulaşan sifiliz
ve bel soğukluğudur. Mantar enfeksiyonları ile
vaskülit birlikteliği bilinmektedir. AIDS ile birlikte
sıklığı artan vaskülit ortaya çıkmaktadır. HIV pozitif
olanlarda Vitamin C eksikliğinde ortaya çıkan
vaskülite benzer şekilde vaskülit gelişmektedir.
Besinler
Vaskülit etyolojisinde besinler üzerinde durulsa da
bu konu fazlaca incelenmemiştir. Tartrazin içeren
gıdaların alımıyla vaskülit gelişen bir olgu ve gene
romatoid eklem inflamasyonu olan bir hastada belirli
gıdaların alınmasıyla tetiklenen vaskülit atakları
bildirilmiştir. Bir başka çalışmadaysa tarım ve böcek
ilaçları şüpheli bulunmuştur.
İlaçlar
Vaskülit ilaç reaksiyonlarının en sık görülen ve en
ciddi formlarından biridir. İlaçlar tek başlarına
vaskülite sebep olmakla kalmayıp, enfeksiyon,
kanser, romatizmal hastalıklar ve diğer ilaçlar gibi
ajanlarla kombinasyon halinde, hastalığı arttırıcı ve
hazırlayıcı olarak da rol oynarlar. En sık suçlanan
ilaçlar; asprin, sülfanamidler, barbitüratlar,
amfetamin, penisilin, tiazid grubu diüretikler,
propiltiyourasildir. Vaskülit, enfeksiyonların tedavisi
için verilen ilaçların sık görülen bir yan etkisi olarak
karşımıza çıkar. Serum trombosit sayısındaki düşme
ilaçlara karşı gelişen duyarlılığı test etmek için
kullanılabilir. Omeprazol, methotrexate kullanımını
takiben lökositoklastik vaskülit gelişen olgular
bildirilmiştir.
Vaskülitlerin Tedavisi
Tedavi şekli genellikle vaskülit tipine, şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Doktorunuz
ilaçlara yiyeceklere ve güneşe karşı geçmişte alerjik döküntüler olup olmadığını sorabilir. Bazı vaskülitlerin ilaç
almadan düzelmesine karşın bir kısmı için bir ya da daha fazla ilaç kullanılması gerekir.
Kortikosteroidler.
Prednison veya metilprednisolon vaskulit tedavisinde yaygın kullanılan ilaçlardır. Sıklıkla ilaca başladıktan birkaç gün
sonra kendinizi iyi hissetmeye başlarsınız. Fakat ilaçları uzun dönem almaya devam etmeniz gerekir. İlk ay
sonrasında, doktorunuz dozu kontrol edebileceği en düşük doza ulaşana kadar düşürmeye başlayabilir. Bazı belirti ve
bulgular bu ilacın azaltma döneminde geri dönebilir.
Kanser ilaçları (sitotoksik ilaçlar).
Bazı ciddi vakalar kortikosteroidlere cevap vermez. Hasta azathioprin (Imuran) ve siklofosfamid (Cytoxan) gibi
ilaçlara ihtiyaç duyar. Vaskülit tedavisinde kullanılan Mycophenolate mofetil (CellCept), transplantasyonlarda da
kullanılan bir diğer savunma sistemi baskılayıcı ilaçtır. Araştırmacılların vaskulit tedavisi üzerinde çalıştıkları diğer
ilaçlar, tumor nekrozis faktör (TNF) blokerleri (Remicade, Enbrel) ve rituximab (Rituxan)dır.
Nonsteroid anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID).
Aspirin ve ibuprofen gibi NSAID ilaçlar, polimyaljia romatika veya Kawasaki hastalığı gibi bazı tip vaskulitlerin orta
dereceli semptomlarını tedavi etmek için faydali olabilir. Fakat NSAIDlar bir çok insanda tam bir iyileşme sağlamaz ve
uzun dönem kullanımları mide barsak kanamalarına sebep olabilir. Tedaviniz sırasında doktorunuz periodik olarak kan
testleri ile hastalığın ilerlemesini ve tedaviye cevabı takip edebilir.
Tüm vakalarda birkaç kez tekrarlanan idrar
incelemesinde, idrarda kırmızı hücreler ve cast’lar
aranmalıdır. Cast’lar, böbrek içersinde özellikle
idrarda çok fazla protein saptanan hastalarda
jelleşmiş protein topaklarıdır. Bu oluşumda kırmızı
küre varlığı böbrek tutulumun, beyaz küreler ise
akut enfeksiyonun bulgusudur. Kan kreatinini
böbrek fonksiyonları hakkında bilgi verir. Kan
plazma kreatinini 150 mikromol/l değerinden az
olan hastaların böbrek fonksiyonları normal
sınırlardadır. Böbrek biyopsisi böbrek tutulumunun
derecesi hakkında bilgi verir, steroid ve diğer
baskılayıcı ilaclara ihtiyaç olup olmadığını belirler.
Kan sedimantasyonu ölçümü çok özel olmasa da
tutulumun ciddiyeti hakkında bilgi verir. C-reaktif
protein hastalık aktivitesini yansıtır; fakat damar
hasar için spesifik değildir. Rutin olarak
kullanılmasa da Faktör VIII salınımı vaskülitte
damar hasarın göstergesidir. Vaskülitlerin sebebi
bilinmeyebilir veya ilaçlarla, enfeksiyonlarla, altta
yatan başka hastalıklarla birlikte görülebilir.
Çeşitlilik, hastalığın çok sayıda nedeninin olması,
bir hastada görülen bulguların birden fazla
vaskülitle çakışması, karışıklığa ve sınıflandırma
güçlüklerine neden olmaktadır. Henoch-Schonlein
purpurası gibi birçok vaskulit tedavi edilmediği
takdirde ilerlemeye devam eder ancak tedavi ile
kolayca kontrol edilebilir. Bununla birlikte, bazı tip
vaskülitler daha ciddidir ve birçok organı tutarlar.
Bu vakalarda tedavi başlamadan birçok organa
zarar vermiş olabilir veya tedaviye direnecek kadar
şiddetli olabilir. Bu vakalar çoğunlukla büyük organ
zararı veya ölümle sonuçlanır.
Tedavi başlangıçta başarılı olmuş olsa da, hastalık
tekrarlayabilir ve yeni tedavilere ihtiyaç duyabilir.
Dev hücre arteriti, Wegener's granulomatozisi ve
Takayasu arteriti vaskülitlerinin tümü başlangıçtaki
düzelmenin ardından sıklıkla tekrarlar. Diğer
yandan vaskulitler asla tamamen iyileşmez sürekli
tedavi gerekecektir.